ABD, her yıl insan haklarıyla ilgili olarak yayınladığı raporlarda genellikle kendi politikalarını desteklemeyen ülkeleri insan haklarını ihlal eden ülkeler listesine alıyor. Rusya, Çin ve İran, ABD’nin yayınladığı yıllık raporlarında söz konusu listede yer alıyorlar. Halbuki ABD’nin müttefiki olan Suudi Arabistan ve Bahreyn gibi ülkelerden söz edilmiyor.
İnsan hakları ihlali gerekçesiyle diğer ülkelere yaptırım uygulayan ABD’nin hapishanelerindeki durumun uygun olmadığı ve bazı insanların ağır işkencelere maruz kaldığı belirtiliyor. 2017’de yayınlanan istatistiklere göre, ABD hastanelerinde 2145100 mahpus bulunyor. Onların sağlık durumu konusunda ciddi endişeler vardır.
Amerika, dünya halkının yüzde 4 nüfusunu teşkil etmesine rağmen dünyadaki mahpusların yüzde 22’sini cezaevlerinde bulunduruyor. ABD’de hapis cezalarının diğer ülkelere nazaran daha fazla olmasının nedeni cinayet suçlarının çok yapılmasıdır. Araştırmalara göre, bu ülkede suçlulara verilen hapis cezaları da başka ülkelere nispeten daha uzun sürelidir.
ABD'de, her 100 bin vatandaştan 760’sı hapse düşmüştür. Bu rakamı dünyanın gelişmiş ülkeleriyle karşılaştırdığımızda 4-10 kat daha fazla mahpusun Amerika’da bulunduğuna tanık oluyorz. Örneğin, Japonya’da her 100 bin kişiden 90’ı, Fransa’da 96’sı ve İngiltere’de 153’ü hapis cezasına çarptırılmıştır. Zenciler, ABD’nin yüzde 13 nüfusunu oluşturmasına rağmen diğer vatandaşlardan daha çok hapse düşüyor.
2014 yılında ABD hapishanelerindeki kadınların sayısı 206 bin kişi olarak ilan edildi. Kadınlar, ABD’de mahpusların yüzde 7’sini oluşturmasına rağmen bu ülke hapishanelerindeki tecavüz ve taciz suçu mağdurlarının yüzde 46’sını teşkil ediyorlar.
ABD hapishanelerinde tecavüz suçlarının yüzde 98’inin hapishane görevlilerinden olan bir erkekler tarafından yapıldığı belirtiliyor. Halbuki kadınların daha yoğunlukta olduğu hapishanelerde erkeklerin sayısı kadın görevlilerden daha fazla.
Trump’ın görev başına geldiği zamandan itibaren hapishanelerdeki işkenceler daha da artmıştır. Donald Trump, 25 Ocak 2017’de verdiği bir röportajda dolaylı şekilde tutuklular ve mahpuslara yönelik işkencelerden yana olduğunu dile getirmişti.
San Francisco Bay View’un raporuna göre, hapishanelerdeki koğuşlarda sadece suçlular ve katiller değil, insan hakları aktivistleri, siyasi mahpuslar, gazeteciler ve devletin dikte ettiği politikaları kabul etmeyen insanlar da bulunuyor.
Washington yönetimi terör ve cinayet suçlarına karşı mücadele adına hiçbir mahkeme süreci gözetmeden bir zanlıyı yıllarca hapishanede tutabiliyor. Bu hususta iki kişi örnek verilebilir:
Mumia Abu Jamal, Philadelphia'da ünlü bir siyah radyo programcısı iken, 1981'de kardeşini döven polislere müdahele ediyor. Olayda bir polis öldürülüyor. Amerikan adaletine göre Mumia Abu Jamal Suçlu. Mumia'yi destekleyenler ise, olay yerinde bulunan ve hadiseden sonra kaçarak uzaklaşan başka birinin polisi öldürdüdüğünü belirtiyor.
Olay büyüyor, Mumia’nın suçluluğunu ispat etmek icin çaba sarfediliyor. Fakat O, avukatları ve ailesi ile bile görüştürülmüyor. Suçluluğu ispatlanmadığı halde tek kişilik hücrede tutuluyor. Free Mumia Abu Jamal kampanyaları başlıyor ve özellikle Amerikan üniversitelerinde epey ses getiriyor bu kampanya.
Halkın itirazı üzerine ona verilen idam cezası müebbet hapis cezasına dönüştürülüyor. Birçok ABD’liye göre, Abu Jamal, kimseyi öldürmeden yıllardır hapishanede hayatını sürdürüyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nde Leonard Peltier isimli Kızılderili bir ressam da 1975 yılından bu yana, hükûmetin bile cezalandırıldığı suçu aslında kimin işlediğinin bilinmediğini defalarca açıklamış olmasına karşın, ABD'nin Kansas eyaletindeki cezaevinde tutsaktır.
yorumunuz